ORYANTALİST ALFRED GUİLLAUME’NİN “MESCİD-İ AKSA” YORUMUNUN AMACI

ORYANTALİST ALFRED GUİLLAUME’NİN
“MESCİD-İ AKSA” YORUMUNUN AMACI

İngiliz oryantalist Alfred Guillaume (1888-1965)’ın 1953 tarihinde yazdığı “Where was al-Masyid al-Aqsâ” makalesinde “Mescid-i Aksa’nın yeri ve İsrâ yolculuğunun Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya değil de Mekke yakınlarındaki Cirane’ye yapıldığı” iddiası, hem yayınlanış tarihi itibariyle, hem de ilmi delillerden yoksunluğuyla tartışmaya açık bir metin olduğu bir gerçektir.

Mezkûr makalenin yazılış tarihinin İsrail’in işgal ettiği kutsal İslâm topraklarında bağımsızlığını ilan ettiği tarihlere denk düşmesi tesadüf olmasa gerektir. Siyonist rejimin işgal ettiği topraklarda bağımsızlığını ilanından birkaç yıl sonra yayınlanan bu makalenin hiçbir ilmî dayanağı yoktur.

Guillaume’nin bu makaleyle iki hedefi olduğu görülmektedir. Bunlardan birincisi “İsrâ Mucizesi”nin olağanüstülüğünü ört bas etmektir. Bunun için mucizevi özellikleri inkâr ederek “yakın bir mesafeye normal bir yürüyüş” şeklinde tanımlamakta, İsrâ mucizesinin şekil, yer ve zaman yönlerini tahrif etmektedir.

Hz. Peygamber’in Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya değil de Mekke yakınlarındaki Cirane’ye yürüdüğünü iddia ile hadiseyi normal bedensel bir yürüyüş formuna sokarak sıradanlaştırmaktadır. Bundan da öte İsrâ mucizesinin gerçekleşme zamanının hicretten önce değil de hicretten sekiz yıl sonra yapıldığını iddia ederek yapılış zamanını da tahrif etmektedir.

Guillaume’nin ikinci hedefi, bu iddiayla Müslümanların dikkatini Mescid-i Aksa ve Kudüs’ten başka yöne çekmeye çalışmaktır. Zira, Müslümanlar bu mukaddes topraklara yönelirse Siyonist rejim nasıl meşruiyet kazanacak? Gullaume’nin İsra yolculuğunun mukaddes beldeye değil de bir Cirane vadisine yapıldığını iddiasıyla yapmaya çalıştığı bu ifsaad aslında yüzyıllarca Peygamberlerin tebliğini ifa ettiği bu toprakların Müslümanlarca kutsallığını ve buraya yönelecek dikkatlerini önlemek için gösterdiği bu gayret elbette hedefine ulaşmayacaktır.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) devriyle başlayan Mescid-i Aksa ve Kudüs hassasiyeti, sahabe döneminde de devam etmiştir. Hz. Ömer (r.a) zamanında fethedilmesinden sonra da Müslümanlar bu kutsal beldeyi Mekke ve Medine’den sonra üçüncü kutsal belde olarak görmüş; buraya uzanacak her türlü tasallutu önlemiştir. Bu önemden dolayı Hz. Ömer (r.a)’in miladi 638 yılında fethederek, nesilden nesile intikal eden ve 1517 yılında Yavuz Sultan Selim Han zamanıyla birlikte Devlet-i Aliyye-i Osmâniye’nin yani Türklerin kontrolüne giren, Devlet-i Aliyye-i Osmâniye’nin elinde 400 yıl, toplamda Müslümanların elinde 1200 yıl huzur bulan mübarek belde, son yüzyıl dışında asla sahipsiz kalmamıştır ve Müslümanların kutsalı olarak görülmüştür.

Guillaume’nin bu asılsız, temelsiz, delilsiz ve gülünç iddialarını sahiplenen, neredeyse harfi harfine tekrar eden modernist ilahiyatçılar da türemiştir. Ancak iddia sahibinin görüşlerinden bahsettikten sonra takipçilerinin tekrarlarını buraya almayı zaid görüyorum.

Oryantalist Rudi Paret’in itirazı

Oryantalist Alfred Guillaume’nin ilmî dayanaktan yoksun bu iddiasına Türkiye’deki mezkûr ilahiyatçılar sahip çıksa da, Guillaume gibi oryantalist olan Rudi Paret bu iddiayı temelsiz bulmakta ve itiraz etmektedir. Rudi Paret “Hz. Muhammed’in gece yolculuğu (isrâ) ve göğe çıkışı (mi’râc) üzerine son on yılda o kadar çok yazılıp çizildi ki, bu konuyla ilgili dosyanın kapandığı söylenebilirdi. Derken 1953’de yayınlanan bir makalesinde Alfred Guillaume, Muhammed’in, bu ‘gece yoluculuğuna’ imada bulunan 17. İsra/1’i yeniden ele alıyor ve ‘uzak mescid’ (el-mescidu’l-aqsâ) hakkındaki bugüne dek alışılagelmiş yer belirlemesine şüpheyle bakıyordu. Ancak, konu yakından incelendiğinde onun bu yeni yorumunun temelsiz olduğu anlaşılmaktadır” dedikten sonra itirazını şöyle sürdürmektedir:

“O halde, ayetin tamamını başka türlü anlamak gerekmektedir. Ellezi bâraknâ havlehû” cümlesiyle bizim Arz-ı Mukaddes (veya Arz-ı Mev’ud) dediğimiz bölgenin kastedildiğini, dolayısıyla 17. İsrâ/1. ayetteki ‘uzak mescid’in bilfiil Kudüs’e yerleştirilebileceğini kabul etmememiz için hiç bir neden yoktur. Nitekim 21. Enbiya 7l’de İbrahim ve Lut’un selamete erdikleri Arz-ı Mev’ûd, “mübarek kıldığımız ülke (el-ard elletî bâraknâ fiha)” olarak nitelenmektedir. Aynı şekilde 7. A’raf 137’de İsrailoğulları’nın Mısırlılar’dan kurtarılmalarından sonraki durumlarından sözedilmektedir (meşâriga’l-ard ve meğâribehâ’lletî bâraknâ fihâ). Yine 34. Sebe’/18.’deki (el-gurâ’lletî bâraknâ fihâ) ifadesinde de ilk akla gelen Arz-ı Mev’ud’daki yerleşim merkezleri olsa gerektir” (Rudi Paret, Kur’ân Üzerine Makaleler, 1995, s. 91-95).

Alfred Guillaume’nin iddialarına kendisi gibi oryantalist olan Rudi Paret dahi itibar etmemekte ve temelsiz bulmaktadır. Mezkûr iddiaların temelsizliğini gelecek yazıda anlatmaya devam edeceğiz İnşaallah.

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Siyami Akyel - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Gurbetteki Erzurum Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Gurbetteki Erzurum hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Gurbetteki Erzurum editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Gurbetteki Erzurum değil haberi geçen ajanstır.



İstanbul Markaları

Gurbetteki Erzurum, İstanbul ile özdeşleşen markaları ağırlıyor.

+90 (216) 492 36 36
Reklam bilgi